top of page

Trafik Kazası Rücu Davası / Davaları - Zorunlu Trafik Sigortası Hangi Hallerde Rücu Edebilir? Yargıtay Kararları Işığında ZMMS Kapsamında Rücu

Yazarın fotoğrafı: avemininciavemininci

Güncelleme tarihi: 21 Oca

Trafik kazaları, hayatın kaçınılmaz bir gerçeği olarak karşımıza çıkarken, bu kazaların hukuki ve mali boyutları genellikle göz ardı edilebiliyor. Trafik kazası rücu davaları ise bu hukuki boyutlardan biri olup, sigorta şirketleri, kazaya sebep olan sürücüler ve zarar gören taraflar arasındaki mali sorumluluğu belirlemeyi amaçlar.



trafik kazası rücu davası

Trafik Kazası Rücu Davası Nedir?

Rücu davası, bir borcu ya da tazminatı ödeyen tarafın, bu borcun asıl sorumlusuna dönerek ödediği miktarı talep etmesidir. Trafik kazalarında ise genellikle sigorta şirketleri, zarar gören tarafa tazminat ödedikten sonra bu zararın kazaya sebep olan kişiden tahsili için rücu davası açar.


Sigorta Şirketi Kimlere Rücu Edebilir?

Sigorta şirketleri, meydana gelen bedeni zarar veya maddi hasar hallerinde ödemiş olduğu tazminat miktarını belirli şartların oluşması halinde araç işleteni ve araç sahibine rücu edebilir. Bu yazımızda sigorta şirketinin hangi hallerde rücu davası açtığına değineceğiz.


Trafik Sigortası Hangi Hallerde Rücu Edebilir? Rücu Davası Açabilir?

Karayolu Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları'nda rücu halleri tahdidi olarak sayılmıştır. Sigortalıya başlıca şu nedenlerle rücu edilir:

  • Tazminatı gerektiren olay, sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise,

  • Tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ağır kusur ile ihlali sonucunda meydana gelmiş ise,

  • Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar,

  • Tazminatı gerektiren olay, yolcu taşımaya ruhsatlı olmayan araçlarda yolcu taşınması veya yetkili makamlarca tespit edilmiş olan istiap haddinden fazla yolcu veya yük taşınması veya patlayıcı, parlayıcı ve tehlikeli maddeleri taşıma ruhsatı bulunmayan araçlarda, bu maddelerin parlama, tutuşma ve infilakı yüzünden meydana gelmiş ise,

  • Sigortalının rizikonun gerçekleşmesi halinde bu genel şartların B.1. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesinden dolayı zarar ve ziyan miktarında bir artış olursa,

  • Tazminatı gerektiren olayın aracın çalınması veya gasp edilmesi sonucunda olması halinde, çalınma veya gasp edilme olayında sigortalının kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurlu olduğu tespit edilirse,

  • Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde.


Kasti Bir Hareket Veya Ağır Kusur

Bu tanımdan anlaşılacağı üzere sürücünün kasti bir hareketi ya da kasta yakın ağır kusuru mevcut olmalıdır. Bu husus Yargıtay Kararlarına da yansımıştır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/23815 E., 2017/4755K. sayılı ilamında "Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.a maddesinde, tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise, sigortacının sigortalısına rücu edebileceği hüküm altına alınmıştır. Daire’nin yerleşmiş uygulamalarına göre; Genel Şartların bu maddesinde “tam kusur” dan değil, “kasıt” veya “ağır kusur”'dan söz edilmekte olup, ağır kusur kavramının kasta yakın bir kusurun varlığını ifade ettiği kabul edilmektedir." şeklinde belirterek tam kusur halinin bir ağır kusur olmadığına değinmiştir.



Dolayısıyla kusur oranının paylaşımlı olduğu kazalarda sigorta şirketinin, işleten ya da sürücüye rücu edemeyecektir. Nitekim bu hususta Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2011/13275 E., 2012/20431 K. sayılı ilamında "Mahkemece, iddia, savunma ve tüm kanıtlara göre, sigorta şirketinin sigortalısına rücu edebilmesi için ağır kusur koşullarının mevcut olması gerektiği, burada bahsedilen ağır kusurun tam kusurlu olma hali dışında kasti bir hareketin veya ağır kusurun sonucunda kazanın meydana gelmesi halini öngördüğü, sürücünün kazanın oluşumunda %75 oranda kusurlu olduğunun tespit edildiği, kasti bir hareketi veya yasanın aradığı anlamda ağır kusurlu sayılabilecek bir hareketi ile kazanın meydana gelmesine sebebiyet vermediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir."


Ehliyetsizlik Nedeniyle Trafik Sigortası Rücu Davası

Karayolu Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları'nda "Tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi" şeklindeki düzenleme ile ehliyetsizliği rücu nedeni olarak kabul etmiştir. Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2013/20184 E., 2014/574 K. sayılı ilamında "Poliçede yer alan bu şart esasen KTK'nin 95.maddesi düzenlemesinin poliçeye aksettirilmiş bir hükmüdür. ZMSS şirketi ehliyetsiz araç kullanılması sebebine dayanarak kendi sigortalısına onun veya sigortalı aracın sürücüsünün kusuru oranında rücu edebilir. Zira araç sahibinin sorumluluğu diğer bir deyişle karşı araç malikine tazminat ödeme yükümlülüğü aracı kullanan sürücü ehliyetsiz olsa dahi kusur esasına dayalıdır. Sigortalı aracın, gereken ehliyetnameye haiz olmayan kişi tarafından kullanılması ve bu kişinin (sürücünün) kusurlu olması rücu etmek için yeterli olup, rizikonun gerçekleşmesinden, ehliyetsiz araç kullanmanın asli unsur olması ya da münhasıran ehliyetsizlik sebebiyle kazanın meydana gelmesi gerekmemektedir." hükmü ile tek başına yeterli sürücü belgesine sahip olmamayı rücu nedeni olarak kabul etmiş ve kazanın münhasıran ehliyetsizlik sebebiyle meydana gelmesi gibi bir şart aramamıştır. Dolayısıyla ehliyetsizlik; tek başına bir rücu nedenidir.


Alkol ve Uyuşturucu Madde Etkisinde Araç Kullanmak Kaynaklı Trafik Sigortası Rücu Davası

Genel Şartlar söz konusu rücu sebebini "Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar," şeklinde izah etmiştir. Yani alkollü içki altında veya uyuşturucu madde etkisinde kazanın meydana gelmiş olması rücu sebebi olarak kabul edilmiştir. Fakat ehliyetsizlikten farklı olarak alkol/uyuşturucu madde etkisinde araç kullanmak için rücu nedeni Yargıtay tarafından kazanın münhasıran alkol etkisiyle meydana gelmiş olması kriteri uygulanmaktadır.


Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/4489 E., 2020/4293 K. sayılı ve 02.07.2020 tarihli ilamında "Bu durumda mahkemece, sigortalı araç sürücüsünün alkollü olduğu kabul edilerek İTÜ gibi kurum veya kuruluşlardan aralarında nöroloji ve trafik uzmanı bilirkişilerin bulunduğu bilirkişi kurulundan, kazanın oluş şekli, yol, hava, gün durumu, kaza tutanağı ve tanık beyanları birlikte değerlendirilerek kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurlarında kazanın meydana gelmesinde etkili olup olmadığının belirlenmesi için gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir." şeklindeki hükmü ve Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713; YHGK 10.12.2014 gün ve 2013/17-1199 E. 2014/1018 K. sayılı ilamları).


Dolayısıyla alkol veya uyuşturucu maddenin trafik kazası için rücu nedeni ya da kasko sigortası için teminat dışı hal olarak kabul edilmesi için kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana geldiğinin sigortacı tarafından ispat edilmesi gerekmektedir.


Olay Yeri Terk Nedeniyle Trafik Kazası Rücu Davası


Genel Şartların ilgili maddesinde "Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde" rücu edilebileceği belirtilmiştir.


Söz konusu maddenin lafzından olay yeri terk nedeniyle belirli şartlarda rücu imkanı tanınmıştır. Bunlar;

  • Trafik kazası neticesinde bedeni zarar meydana gelmelidir,

  • Sürücü olay yerini terk etmelidir,

  • Sürücünün olay yerini terk etmiş olması sağlık kuruluşuna tedavi ve yardım amaçlı gitme ya da can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller sebepli olmamalıdır.


Söz konusu maddenin lafzından öncelik olarak kazanın bedeni zarar meydana gelmiş olması anlaşılmakta ise de bilhassa maddi hasarlı kazalarda bu hususta uyuşmazlık bulunmaktadır. Bu hususu örneklerle izah etmek gerekirse;


İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/959 E., 2022/908 K. sayılı ilamında "01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının "Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması ve Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı" başlığını taşıyan B.4. maddesinin f bendinde "bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranılması" hali rücu sebebi olarak düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere yeni genel şartlarda olay yerini terk sadece bedeni hasara neden olan trafik kazalarında rücu sebebi olarak öngörülmüştür. Bu nedenle maddi hasarlı trafik kazalarında olay yerini terk, gerçekleşen rizikonun teminat dışı olmasını gerektirmeyip davacının trafik poliçesi ile üstlendiği sorumluluğunu ortadan kaldırıcı bir etkisi bulunmadığından ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi yerindedir." hükmü ile olay yeri terkin rücu nedeni olarak kabul edilmesi için öncelikle bedeni bir zarar meydana gelmesi şartını aramaktadır. Bizce de bu görüş ilgili Genel Şartlar düzenlemesine uygun olan görüştür.


Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2021/2001 E., 2024/1696 K. sayılı ilamında "Somut olayda, rücu şartlarından biri olan ZMMS genel şartları B.4/f bendi kapsamında meydana gelen trafik kazasının bedeni hasara neden olmaması, kazanın maddi hasarlı olması nedeniyle, davacı sigorta şirketinin, dava dışı hak sahibine ödediği hasar bedelini sigortalısına rücu hakkının bulunmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, sigortalı araç sürücüsünün kaza yerini terk nedenine dayalı olarak, davacı sigorta şirketinin, dava dışı hak sahibine ödediği maddi hasar bedelini sigortalısına rücu hakkının bulunmadığı, bu nedenle, ilk derece mahkemesince verilen davanın reddine dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır." şeklindeki hükmü ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri ile benzer hukuki görüştedir.


Konya Bölge Adliye Mahkemesi de "ZMMS genel şartları B.4/f bendi kapsamında sigorta şirketinin sigortalısına rücu hakkının doğumu için iki sebebin bir arada bulunması gerekmektedir. a)- Bunlardan ilki meydana gelen trafik kaza sonucunda "bedeni hasar"ın doğmasıdır. Poliçe genel şartlarında maddenin kapsamı "bedeni hasar ile" sınırlandırılmış olup, düzenleyici, yalnızca maddi hasar meydana gelen kazaları özellikle rücu kapsamına almamıştır. Kural, riskin gerçekleşmesi halinde zararın karşılanması olduğundan ve teminat dışı olan durumlar istisna olduğundan, maddi hasarlı trafik kazalarında, sigortalı sürücüsü tarafından olay yerinin terkinin genişletici yorumla rücu kapsamına alınması mümkün değildir. Somut olayda ise bedeni hasar meydana gelmiştir. Dava dışı ... Plakalı araç sürücüsü ... ve yanında yolcu olan ......... yaralanmıştır. Dolayısıyla rücu için aranılan birinci sebep gerçekleşmiştir." şeklindeki kararında bedeni hasar meydana gelmeyen bir trafik kazasında olay yerini terk etmenin rücu nedeni olamayacağını belirtmiştir.


Fakat Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2019/318 E., 2021/920 K. sayılı ilamında "Sigorta genel şartları B.4-f bendin kapsamında sigortalının, kaza ister maddi zarara ister bedensel zarara neden olsun sürücünün olay yerine terk etmiş olması halinde üçüncü kişilere yapmış olduğu ödeme nedeniyle sigortalısına rücu edebileceği düzenlenmiş, ilgili madde de, istisnai durumlar "hariç" denilerek, gösterilmiştir. Buna göre sigortalı ancak;


-Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitmesi,


-Bedeni hasara neden olsun veya olmasın can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu ilgili maddeden kaynaklanan sorumluluklardan kurtulur. Yaralamalı kaza olmasa dahi olay yerinin terk edilmesi halinde sigorta şirketinin yukarıda belirtilen istisnalar haricinde sigortalısına rücu edebileceği kabul edilmiştir. Bu durumda, yeni ZMSS genel şartlarının B.4-f bendinin maddi hasarlı trafik kazalarında da uygulanması gerektiğinin kabulü ile tarafların dayandıkları tüm delillerin toplanıp, gerekli inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılarak, öncelikle sigortalı araç sürücüsünün olay yerinden ayrılmış olduğu kaza tespit tutanağı ve borca itiraz dilekçesindeki beyanlarla anlaşılmış olmasına göre ayrılmayı gerektirecek haklı sebep olup olmadığı değerlendirilerek, haklı sebebin bulunmadığının kabulü halinde rücu edilebilecek miktarın belirlenmesi açısından bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken..." hükmü ile diğer Bölge Adliye Mahkemelerinin tam tersi yönünde kararlar vermektedir.


Bölge Adliye Mahkemeleri'nin bu husustaki görüş farklarının giderilmesi; yahut içtihadı birleştirme kararı verilmesi gerekmektedir. Zira davanın hangi şehirde açıldığı dahi davanın sonucunu doğrudan etkilemektedir. Bu durum, bir hukuk devleti açısından kabul edilebilir değildir.


SONUÇ


Trafik kazası rücu davası uzmanlık gerektiren bir alan olup; söz konusu davayla muhatap olan bir vatandaşın hukuki destek alması önem arz etmektedir. Zira rücu kriterleri ve savunma bu davaların en önemli kısmıdır.




17 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page